top of page

ANAYASA MAHKEMESİNDEN REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERE İLİŞKİN KARAR



Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından, 2020 yılında yürürlüğe giren 7246 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Değişiklik Kanunu”) ile yapılan değişikliklerin dört maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan iptal davasına ilişkin 09.11.2022 tarih ve 2020/67 E. 2022/139 K. sayılı gerekçeli Anayasaya Mahkemesi kararı (“Karar”) 30.03.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Başvuru incelendiğinde, iptali istenen dört maddeden ikisinin Rekabet Kurumunun (“Kurum”) yetkilerine ilişkin olduğu, diğer ikisinin ise kadro ve personel konularına ilişkin olduğu görülmektedir. Karar ile, Kurumun yetkilerine ilişkin iki maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığı değerlendirilerek iptal talepleri reddedilmiştir. Ancak, kadro ve personel konularına ilişkin maddelere ilişkin itirazlar kabul edilerek bu düzenlemelerin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verilmiştir. Değişiklik Kanununun iptal başvurusuna konu düzenlemelerine ve Karar kapsamında Anayasa Mahkemesi tarafından bu düzenlemelere ilişkin yapılan değerlendirmelere aşağıda yer verilmiştir. Değişiklik Kanununun 3. maddesi ile Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (“RKHK”) 9. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmişti:

“Kurul; ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine veya resen bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı veya 7 nci maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da malvarlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında bildirir. Davranışsal ve yapısal tedbirler, ihlalle orantılı ve ihlalin etkili biçimde sona erdirilmesi için gerekli olmalıdır. Yapısal tedbirlere ancak daha önce getirilen davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hallerde başvurulur. Davranışsal tedbirlerin sonuç vermediğinin nihai kararla tespit edilmesi halinde ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine, yapısal tedbire uyması için en az 6 ay süre verilir.” Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda, ilgili hükümde yer alan “ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da malvarlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri” bölümünün kaldırılması talep edilmiştir. Bilindiği üzere, Değişiklik Kanunu ile getirilen düzenleme ile, Rekabet Kuruluna davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hallerde yapısal tedbirlere başvurma yetkisi verilmişti. İlgili başvuruda, bu düzenlemenin yargı kararı olmaksızın mal varlığı devri sonucuna yol açarak mülkiyet ve teşebbüs özgürlüğünün sınırlanmasına neden olduğu, yapısal tedbirlere dayanak olan aykırılıkların özünde davranışsal fiiller olduğu, RKHK kapsamında bu davranışsal fiillerden zarar görenlerin zararlarını tazmin etme imkanlarının bulunduğu ve ilgili ihlaller bakımından bu yaptırımın yeterli olduğu belirtilmiştir. Kararda bu düzenlemeye ilişkin yapılan değerlendirmede; piyasadaki rekabetçi yapıda oluşan zararların giderilmesinin her zaman davranışsal tedbirlerle giderilmesinin mümkün olmadığı, davranışsal tedbirlerin izlenmesinin ve piyasa şartlarına göre güncellenmesinin gerektiği ve rekabet otoritelerinin sektörel düzenleyici konumuna gelmesine yol açarak rekabeti olumsuz etkileyebileceği, yapısal tedbirlere ancak davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hallerde başvurulabileceği, yapısal tedbirlerin cebr-i icra yoluyla infazının mümkün olmadığı ve yapısal tedbirlere uyulmaması halinde RKHK’da yer verilen yaptırım ve cezaların uygulanabileceği belirtilerek ilgili fıkra bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.

Değişiklik Kanununun 4. maddesi ile RKHK’nın 15. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmişti:

“Kurul, bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken gerekli gördüğü hallerde, teşebbüs ve teşebbüs birliklerinde incelemelerde bulunabilir. Bu amaçla teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin: a) Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda, ilgili bentte yer alan “bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir” ibaresinin kaldırılması talep edilmiştir. İlgili başvuruda, teşebbüslerin her türlü belgesinin kopyalanmasının ve örneğinin alınmasının mümkün kılındığı, teşebbüslerin ticari sır ve müşteri çevresine ilişkin verilere erişim yetkisi tanıyan kuralın kişisel verilerin elde edilmesi ve işlenmesi konusunda herhangi bir güvence içermediği ve bu durumun hukuki belirlilik ilkesiyle bağdaşmadığı ve orantılı olmadığı belirtilerek Anayasa’ya aykırı olduğu öne sürülmüştür.

Kararda bu düzenlemeye ilişkin yapılan değerlendirmede; kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının temel hak ve özgürlüklerden olduğu ve bu hakkın ancak kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiş, ilgili düzenleme ile Kurul’a tanınan yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık olduğu gerekçesiyle kanunilik şartının sağlandığına kanaat getirilmiştir. Ayrıca; ilgili düzenlemenin rekabete aykırı davranış ve ihlallerin tespit edilmesi gibi meşru bir amacı gerçekleştirmek adına delil niteliğindeki veri ve belgelerin kopyaları ile fiziki örneklerinin alınmasını öngördüğü, bu veriler üzerinde inceleme yapılmaksızın rekabet ihlallerinin ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığı belirtilerek amaca ulaşma bakımından gerekli olma kriterinin de sağlandığına kanaat getirilmiştir. Son olarak, Kişisel Verilerin Korunması Kanununun bilgilendirme hakkı, erişim hakkı, verilerin amaç doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkı, verilerin güvenliğinin sağlanması gibi gerekli güvenceleri sağladığı değerlendirmesine yer verilmiştir. Bütün bunların ışığında, ilgili fıkra bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oyçokluğuyla (beş karşı oy, on kabul oyu) karar verilmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeye ilişkin karşı oy yazıları da kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ve Kurumun yerinde inceleme yetkisinin kapsamına ilişkin önemli değerlendirme ve tartışmalar içermektedir.

Değişiklik Kanununun 6. maddesi ile RKHK’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki hüküm eklenmişti:

“Ekli (I) sayılı Cetveldeki toplam kadro sayısını geçmemek ve mevcut kadro unvanları veya 10/7/2018 tarihli ve 2 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi eki cetvellerde yer alan kadro unvanları ile sınırlı olmak kaydıyla hizmet sınıfı, kadro, unvan ve derecelerin değiştirilmesi ile bu kadroların kullanılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kurul yetkilidir.” Bu hükme ilişkin yapılan başvuruda; Kurumun tüm personelinin kadro, unvan ve derecelerini ve sayılarını Kurulun takdirine bırakan önceki düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesinin gerektiği ifade edilmiştir. Bu doğrultuda, ilgili düzenlemenin idarenin kanuniliği ilkesiyle bağdaşmadığı ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına da aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenmiştir. Kararda bu itiraza ilişkin yapılan değerlendirmede, Kurum personelinin statüsünün ve özlük haklarının kanunla düzenlenmesinin gerektiği ve bunlara ilişkin yetkinin Kurula bırakılmasının yasama yetkisinin devri sonucunu doğurarak kanunilik ilkesini ihlal edeceği kanaatine varılmıştır. Bu çerçevede, ilgili düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptal talebinin kabulüne oybirliğiyle karar verilmiştir.



Değişiklik Kanununun 6. maddesi ile RKHK’nın Geçici 6. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki hüküm eklenmişti:

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Kurumda inceleme uzmanı kadrosunda bulunanlar rekabet uzmanı kadrolarına ve kıdemli koordinatör ile mesleki koordinatör kadrosunda bulunanlar rekabet başuzmanı kadrolarına; Kurum danışmanı, Başkan danışmanı, idari koordinatör, müdür, araştırma uzmanı, basın danışmanı, sistem çözümleyici, veri iletişim uzmanı, programcı, idari hizmet yetkilisi ve idari hizmet uzmanı kadrolarında bulunanlar araştırmacı kadrolarına, garaj şefi kadrosunda bulunanlar şoför kadrosuna başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kadro dereceleriyle atanmış sayılır. Bu şekilde atananların eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda fiili çalışmaya bağlı ödemeler hariç mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler toplamı net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır), atandıkları yeni kadrolarına bağlı olarak fiili çalışmaya bağlı ödemeler hariç mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler toplamı net tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir. Atandıkları kadro unvanında isteğe bağlı olarak herhangi bir değişiklik olanlarla, kendi istekleriyle başka kurumlara atananlara fark tazminatı ödenmesine son verilir. Araştırmacı kadrosuna atananlar kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilir.


Bu hükme ilişkin yapılan başvuruda ise; uzmanlık alanları ve eğitim düzeyleri birbirinden farklı olan kişilerin tamamının araştırmacı kadrosuna atandığı, kişilerin kazanılmış hakları korunsa da uzun dönemde maaş kaybına uğrayacakları, emeklilik haklarının ne olacağıyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği, bu durumun kadroların kanunla düzenlenmesi ilkesiyle bağdaşmadığı ve kadrosu değiştirilen kişilerin dava açmasına engel olunduğu öne sürülerek ilgili fıkranın birinci cümlesinde yer alan “Kurum danışmanı, Başkan danışmanı, idari koordinatör, müdür, araştırma uzmanı, basın danışmanı, sistem çözümleyici, veri iletişim uzmanı, programcı, idari hizmet yetkilisi ve idari hizmet uzmanı kadrolarında bulunanlar araştırmacı kadrolarına” bölümünün ve “Araştırmacı kadrosuna atananlar kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilir” hükmünü haiz dördüncü cümlesinin iptal edilmesi gerektiği öne sürülmüştür.



Kararda bu itiraza ilişkin yapılan değerlendirmede ise; Kanun değişikliği ile Kuruma ihlallere son vermeye yönelik birtakım görev ve yetkilerin verildiği, ancak bu görev ve yetkilerin Kurumun teşkilat yapısında yer alan bazı kadrolarda bulunanların görevlerinin sona ermesiyle araştırmacı kadrosuna atanmalarını gerektiren hukuki ve fiili zorunluluk olarak değerlendirilemeyeceği belirtilerek ilgili kısımların hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığına kanaat getirilerek fıkranın birinci cümlesindeki ilgili bölüm oyçokluğuyla iptal edilmiştir.


Ayrıca, fıkranın birinci cümlesindeki ilgili bölüm iptal edildiği için “Araştırmacı kadrosuna atananlar kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilir” hükmünü haiz dördüncü cümlesinin uygulanmasına imkan kalmadığı belirtilerek bu cümle de oy birliğiyle iptal edilmiştir.



İlgili Karara bu bağlantıya tıklayarak erişebilirsiniz.

bottom of page